Dünyadaki tüm insanların ve canlıların hayatları paha biçilmezdir. Bir canlının hayatı herhangi bir şeyle kıyaslanamaz. Bozulan veya kırılan bir eşyanın yerine bir yenisini koyabilirsiniz, fakat bir canlının yeri asla doldurulamaz …
Birçok insanın hastalığına doğal bir çözüm varken, bunca acı ve ıstırap niye? Tarihte sürekli insanlık için iyilik yapmaya, insanları sağlık sorunlarından kurtarmaya çalışan yüce gönüllü, çalışkan ve bu konuda azimli alim - bilim insanları olmuştur.
Zamanlarının onlara sunduğu kendi imkanları çerçevesinde insanlığa yardımcı olmak için çabalamışlardır. Gerçekleri söylemişler, hatta öldürülmeyi de göze alarak yapmışlar vazifelerini.
Tarihte İbn-i Sina gibi çok kıymetli değerler yaşamış. Ancak insanoğlunu bağlayan zincirler hep var olmaya devam ederek 20. Yüzyıla, yani günümüze kadar devam etmiş …
Günümüzde de böylesine değerli insanlar hala aramızda yaşıyor.
Özellikle modern tıp doktoru olup, gerçek bilginin kadim tıpta gizli olduğunu görmüş olan çok değerli bilge doktorlarımızın sayısı gün geçtikçe artmaktadır. İmkanları dahilinde ellerinden geleni yapıyorlar, bu nedenle onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ben bir doktor değilim ancak çocukluğumdan beri yakın çevremin sağlık sorunlarına hep bir çare bulma arayışı içindeyim. Yıllardır çeşitli hastalıklara doğal bir reçete bulmakla uğraştım. Ama en önemli konunun farkına varmamışım: "Hastalıkların temel nedenleri".
İnsanın bütünsel bir varlık olduğunu; yani ruhuyla, zihniyle ve bedeniyle tümsel bir canlıyı oluşturduğunu birkaç yıl önce 43 yaşımda Multipl Skleroz (MS) hastalığı teşhisi konduğunda anladım. İlk şoku atlattıktan sonra hemen derin araştırmalar yapmaya ve yeni bilgiler edinerek yaşantıma uygulamaya başladım. Bu süreçte birkaç atak daha geçirdim. Her atak beraberinde bir hasar da bıraktı. Ancak ben yılmadan evde deneylerime devam ettim, beslenmemi değiştirdim ve hayatıma egzersiz ve yürüyüş yapmayı entegre ederek başarılı oldum çok şükür. Şimdi beni görenler MS Hastası olduğumu tahmin bile edemezler. Hatta 2022 yılının yazında bana Multipl Skleroz teşhisi koyan nöroloğum delirip delirmediğimi ayağa kalkarak ve yüksek bir sesle haykırarak sormuştu :) "Sen nasıl ayakta duruyorsun hala?!!" şeklinde de ilave etmeyi ihmal etmedi :)) Bunların hepsini İlahi Eczaneye borçluyum.
Oligomer Proantosiyanidin’i (OPC) keşfedince derin araştırma içine girdim ve bazı doktorlardan ve bu konuyu işleyen bir Alman yazardan destek aldım. Tüm dünyada 1950’lerden beri bilinmesine rağmen Türkiye’de henüz yeteri kadar tanınmadığını görünce çok şaşırdım. Türkiye’deki değerli fitoterapistler ara sıra üzüm çekirdeğinin faydalarına değiniyorlar, fakat çok aramama rağmen yalnızca üzüm çekirdeğini veya özünü konu alan hiçbir yazılı kaynak veya kitap bulamadım.
Umarım tüm halkımıza faydalı olur. Sağlıklı bir yaşam dileğiyle,
İlkay Sözal
Sağlık ve Beslenme Koçu