Otoimün Hastalıklar ve Alerjiler
Alerjiniz mi var? İşte çaresi: OPC
Polen alerjisi, hayvan kılına karşı hassasiyet, ev tozuna, değişik kimyasal maddelere, gıdalara, küflere, böceklere, güneşe veya metallere karşı alerjik durumla karşılaşıldığında kanda bulunan histamin önemli rol oynar.
Oligomer Proantosiyanidin kanda aşırı histamin salınımını önler ve histamin oranını düşürür, böylece alerjik reaksiyon azaltılır veya alerjik reaksiyon tamamıyla giderilir.
Bu nedenle herhangi bir alerjisi olan birine üzüm çekirdeğini uzun süreyle alması önerilir.
Toplumun ortalama yaşam süresi uzadı
Toplumumuzdaki mevcut durumu herkes biliyor. İnsanlığın ortalama yaşam süresi 70 yaşın üzerine çıkmış durumda. İnsanlar artık daha uzun yaşıyor ve bununla beraber dejeneratif yaşlanma süreci de beraberinde geliyor.
Bu da yaşlıların yaşam standartlarını oldukça olumsuz bir biçimde etkiliyerek, sağlık sistemine olan yükü de artırıyor.
Otoimün Hastalıklar
Parkinson, Multipl Skleroz, Romatizma, Demans, Bunama, Alzheimer gibi daha birçok otoimün hastalık beden dokularının yetersiz beslenmesinden kaynaklanır.
Üzüm çekirdeği alındığında, içeriğindeki OPC bu tür hastalıkların gelişimini engeller.
Multipl Skleroz durumunda sinirlerin miyelin kılıfının daha fazla hasar görme durumu azaltılır. Böylece beyin bölgelerinin işlevini kaybetmesi engellenir.
Alzheimer, Bunama ve Demans birer enflamasyon hastlıklarıdır ve beynin oksijen ile besin maddeleriyle az beslenmesinden kaynaklanır. Az beslenmesinin nedeni ise kan kıvamının çok kalın olmasıdır. Kalın kan ise beyin bölgelerinin her yerine akamadığı ve besin maddelerini taşıyamadığı için beslenemeyen beyin dokusunda enflamasyon meydana gelir ve doku yavaş yavaş imha olur.
OPC, antienflamatuar özellik taşıdığı ve kanı sullandırma özelliği olduğu için bu tür enflamasyonların oluşumuna izin verilmez.
Dokulara oksijenle birlikte taze ve besin maddeleriyle yüklü kan akışı sürekli olarak sağlanır ve enflamasyona neden olan etkenler rahatlıkla bedenden dışarıya atılır.
Alzheimer’in bir enflamasyon hastalığı olmasının kanıtı ise, örnek olarak romatizma rahatsızlığı olan hastaların 20 yıl boyunca antiinflamatuar ilaç kullanmaları ve bu nednle Alzheimer olmamalarıdır.
Hollanda’da yapılan bir araştırmada 24 ay kortisonsuz antienflamatuar ilaç kullanımı neticesinde romatizma hastalarında Alzheimer ve Demansın %80 oranında önlenebildiği kanıtlanmıştır (bu deneyde özellikle Diclofenac, Ibuprofen ve Naproxen kullanılmıştır). Bu deneyde yüksek dozların değil az dozların da etkili olduğu gözlemlenmiştir. (Doç. Dr. H.E.Langer / İç hastalıkları ve romatoloji uzmanı)
OPC alımı ile enflemasyonun engellendiğini artık biliyoruz. Bu sayede beyinde asla bir iltihaplanma oluşamadığına göre, beyin fonksiyonları çok ileri yaşlara kadar korunabilir demektir.
Biz modern zaman insanları her gün sayısız olumsuz etkenlere maruz kalıyoruz. Sağlığımıza hiç de iyi gelmeyen yüzlerce etkenle karşı karşıyayız.
Günlük yediğimiz ve içtiğimiz gıdalarla kendi kendimizi zehirliyor, kalitesiz bir yaşam sürüyor ve bunun sonucunda hastalanıyoruz, hatta ölüyoruz.
Yanlış beslenme ve çevresel etkenler bedenin farklı bölgelerinde zehirli maddelerin birikmesine neden oluyor. Bu zehirli maddeleri aşağıda örnekleyelim:
Glukoz
Başta şekerlemeler olmak üzere ekmek (öncelikle beyaz ekmek) ve hamur işleri oldukça ciddi miktarda şeker ihtiva eder. Vücut şekeri hazmettiğinde, kandaki kan şekeri oranı yükselir. Yıllarca şekerli gıdalarla beslenildiğinde, hücrelerin kandaki şekeri dışarı tabilme kabiliyetleri azalır ve böylece kan şekeri oranı sürekli olarak yüksek kalır. Sonucunda ise şeker hastalığı yani diyabet meydana gelir.
Ödem
Ödem, vücudun dokularında çok fazla suyun birikmesi demektir. Bu esnada dokular şişer. Ödem oluşumunun nedeni çok yönlüdür. Buna örnek olarak kadınlardaki hormon seviyesi değişikliklerini, alerjileri veya belirli karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarını sayabiliriz.
Mantarlar - Candida
Candida mantarları her bünyede az veya çok bulunur. Candida sporları o derece küçüktür ki, çoğu yüzeyde varlığını sürdürebilir. Problem şu ki, Candida sporlarının konsantrasyonu arttığında rahatsızlıklar başlar. Böyle bir durumda bulantı, istiğfar veya ishal görülür. Yüksek Candida konsantrasyonun nedenlerinden birisi antibiyotik kullanımı sonrası bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır. Bu da çok ciddi mantar kaynaklı hastalığa yol açar.
Yağlanma
Vücudun belirli oranda yağlanmaya ihtiyacı vardır. Yağ, organları korumakla birlikte vücudun enerji rezervi olması nedeniyle önemlidir. Ancak çok yüksek yağ oranı vücuda zarar verir.
Kilo alımıyla yalnızca kalçalara yerleşmekle kalmayıp, kandaki yağ oranın artmasına da sebebiyet verir. Özellikle hastalık ön geçmişine sahip insanlarda bu tür yağlanma kalp-damar rahatsızlıklarına neden olur. Nedeni ise herkesçe bilinen fastfood türü beslenme şekli, rafine beyaz unlu gıdalar ve ayrıca aşırı şeker tüketimi ile dokularda yağın depolanmasıdır.
Kolestrol
Kolestrol hücre oluşumunda önemli bir rol oynasa da, fazlalığı kalp-damar rahatsızlığına yol açarak damarların tıkanmasına neden olabilir. Bu nedenle aşırı kırmızı et tüketiminden kaçınılmalıdır.
Ürik Asit
Ürik asit kristalleri vücut dokularına küçük hasarlar vererek ilgili dokuda enflamasyona neden olur. Bunun sonucunda enflamasyonlu alanda ağrı meydana gelir. Artroz, yani eklemlerin kireçlenmesi durumunda ürik asit kristalleri eklem kıkırdağına zarar verir. Ağrı ise kıkırdak kaybolup kemikler neredeyse doğrudan birbirlerine sürtmeye başladıktan sonra başlar.
Ürik asit kristalleri proteinlerin bölünmesinde meydana gelen metabolik maddelerdir. Eklem problemlerinin ana nedenini aşırı et ve balık tüketimidir diyebiliriz. Günümüzde bilimin insana bütünsel bakışı sayesinde de artık biliyoruz ki, insan sadece aldığı gıdalardan değil, aynı zamanda düşünce ve hayat tarzı nedeniyle de aşırı ürik asit üreterek asit-baz dengesini bozmaktadır.
Kimyasal ilaçlar ağrıların çabuk giderilmesini sağlasa da, yine bu kimyasalların vücut tarafından dışarıya atılması gerekir. Bu da bir kısır döngüye neden olur.
Kortison, ağrı ilaçları veya antibiyotikler gibi kimyasal İlaçların toksik kalıntıları karaciğer, böbrekler ve safra kesesi tarafından atılmaya çalışılır, ancak stresli bir yaşam ve dengesiz beslenme nedeniyle görevlerini tam olarak yerine getiremediğinden, toksinleri vücuttan uzaklaştırmakta oldukça zorlanırlar. Atılamayan toksinler bağ dokularında veya organ duvarlarında depolanır.
Ağır Metaller
Vücut civa, kurşun, kadmium, florür, bor ve arsenik gibi ağır metalleri işleyemez. Bu tür ağır metaller vücudun her yerinde, organların dokularında dahi depolanır.
Sıklıkla içme suyundaki bu ağır metallerin ve ilaç kalıntılarının olduğu gündeme getirilir. Ancak sebze ve meyvelerin yetiştirilmesinde zirai ilaç kullanılması, deniz sularındaki kimyasal atıklar ve her gün maruz kaldığımız egsoz gazlarının ağır metallerle yüklenmemizdeki önemi büyüktür.
Ağır metallerin düzenli aralıklarla vücuttan dışarı atılmasını sağlamalıyız. Bunun için öncelikle D vitamini olmak üzere, zerdeçal ve deve dikeni tohumları gibi doğal preparatlar kullanılabilir. Elbette bu atıkların sorunsuz bir şekilde damarlardan dışarıya taşınabilmesi için kan kıvamının da ince olması gerekir. Bu noktada yine üzüm çekirdeğine başvurulabilir.
Serbest Radikaller
Serbest radikaller vücuttaki hücrelerin yaşlanmasına neden olur. Yaşlanma belirtilerinin en iyi örneklerinden biri ciltte kırışıklıkların oluşmasıdır. Serbest radikaller vücutta metabolik prosesler nedeniyle oluşurlar. Panzehiri ise bol miktarda taze meyve ve sebze tüketimi ile alınan vitaminlerdir. Yine burada da üzüm çekirdeğinin kanı inceltme özelliğiyle, vitaminler ulaşması gereken bölgelere rahatlıkla ulaşarak, hücrelerin bu serbest radikallerle mücadele etmesine destek olur.
C vitamini insan metabolizmasını %95’ni etkilediği için çok büyük bir öneme sahiptir. Oligomer Proantosiyanidin C vitaminin etkisini 20 kat güçlendirmesiyle bilinmektedir. Ayrıca E ve A vitaminleri de vücutta 10 kat daha uzun süre etkinliğini sürdürür.
Oligomer Proantosiyanidin proteinlere bağlanır.
Özellikle kolajen ve elastin gibi en önemli yapı proteinleri, Kolajenaz ve elastaz enzimlerince erken parçalanmalarına karşı korunur. Örneğin Oligomer Proantosiyanidin alımından 24 saat sonra kılcal damarların direnci iki katına çıkar.
Oligomer Proantosiyanidin dolaylı olarak histamin ve histidin üretimini dengeleyerek, vücudun aşırı reaksiyon göstermesini engeller veya reaksiyonun şiddetini zayıflatır.
Oligomer Proantosiyanidin dolaylı olarak kanın pıhtılaşmasını normalleştirerek kanın akış özelliğini iyileştirir.
Oligomer Proantosiyanidin’in laboratuar ortamında C vitamininden 20 kat ve E vitamininden 50 kat daha güçlü bir antioksidan olduğu kanıtlanmıştır.
Oligomer Proantosiyanidin C vitamini gibi saniyeler içinde doğrudan ağız mukozası veya mide mokozası tarafından emilir ve dakikalar içerisinde kana karışır.
Oligomer Proantosiyanidin molekülü küçük boyutu sayesinde kan-beyin bariyerini aşıp beyne ulaşarak, beyin hücrelerini oksidaysyondan koruma özelliğine sahiptir. Örneğin Alzheimer, Parkinson, Multipl Skleroz, Epilepsi gibi serbest radikallerin neden olduğu hasarlara karşı korur.
Oligomer Proantosiyanidin, alımından 45 dakika sonra kanda en yüksek konstantrasyona ulaşarak, 72 saat süresince kan dolaşımında kalır.