Sağlıklı Kan Akışında OPC'nin Rolü
Üzüm çekirdeğindeki Oligomer Proantosiyanidin kanın kıvamını çok doğal bir şekilde ince tutmaya yardımcı olur, hem de yan etkileri oldukça çok olan kan sulandırıcı ilaçlara ihtiyaç duymadan.
OPC’nin en iyi yönü ise, ilaçların yıkıcı yan etkilerine karşı koruma sağlamasıdır.
Oligomer Proantosiyanidin – dünyanın en doğal ve en etkili kan sulandırıcısıdır
Kanımız vücudumuzun en önemli nakil aracıdır. Buradan yola çıkarsak vücudumuzun her köşesine, her bir hücresine tüm besin maddelerini taşıdığını ve dokularda oluşan tüm zararlı maddeleri vücuttan tahliye ettiğini biliriz.
Toplam kan miktarının yaklaşık 3,5 litresi, yani yarısı, çok ince kılcal damarlardan geçmektedir, ki bu kılcal damarların çoğunun çapı içinden sadece 1 alyuvar hücresi geçecek kadardır. Bu nedenle kanın ince kıvamlı olması çok önemlidir. Ancak durum genellikle böyle değildir.
İnsanların yaklaşık %60’ı kalın kıvamlı kana sahiptir, bu da her zaman için bir kan pıhtılaşması durumuyla karşı karşıya kalma riskini artırıyor.
Ayrıca kandaki prosesler çok yavaş işler, örneğin hücrelerin oksijenle beslenmesi, karaciğerin şekeri metabolize etmesi veya vücudun toksinlerden arındırılması gibi.
Kalın kıvamlı kan nedeniyle vücuttaki hayati organlar eksik beslenir ve zamanla geri dönüşü olmayan ve ilgili organın iptal olmasına kadar gidebilen, hatta insanın ölümüne yol açabilen bir çıkmaza girilebilir.
Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu kanımızın kıvamını inceltmekten geçer. Böylece kanımızın önemli besin maddelerini taşıyabilmesini sağlayabiliriz.
Düşünün, su içerek kanınızın kıvamını bir seviyeye kadar inceltebilirsiniz. Ancak üzüm çekirdeği aldığınızda kanınız, birkaç gün boyu su alımının üçte biri kadar ince kıvamlı kalacaktır.
Modern tıp bizlere çözüm olarak yapay kan sulandırıcıları vermektedir.
Milyonlarca kalp hastası, kan sulandırıcı özelliği bulunan bir baş ağrısı ilacından 5 kat daha etkili doğal bir kan sulandırıcı maddesinin varlığından bihaber.
Birçok araştırma sonucu, tromboz tehlikesi taşıyan insanlara Oligomer Proantosiyanidin verildiğinde, kan pıhtılaşmasının önüne geçilebildiğini göstermiştir.
Almanya Münster Üniversitesinde 1998 yılında yürütülen bir araştırmada, çok ağır 22 sigara tiryakisine günlük 100 mg OPC verilmiş ve katılımcıların kan kıvamlarında aynı kan sulandırma özelliği bulunan 500 mg’lık bir ağrı kesici kadar kanı sulandırma özelliği gösterdiği saptanmıştır.
Peki neden hiçbir kalp hastasına bir kan sulandırıcı özelliğinden 5 kat daha etkili Oligomer Proantosiyanidin verilmiyor?
Bu araştırmada ayrıca test edilen sigara tiryakilerine günlük 200 mg OPC verilmesiyle birlikte, kan hücrelerinde 6 gün boyunca kan hücrelerinin yapışmasının engellendiği gösterilmiştir.
Ayrıca OPC’nin, yapay kan sulandırıcıların neden olduğu yıkıcı etkileri yoktur.
Robert Franz, “Hiç bir kan sulandırıcı ilacın prospetüsünü okudunuz mu? Ben okudum. Yan etkileri kalpte kanamadan başlıyor ve beyin kanamaları, omurilikte kanamalar, retinada kanamalar, akciğer prevral boşluğunda kanamalar, mide-bağırsak kanamaları, idrar yolları kanamaları, cilt nekrozu, karaciğer hastalıkları, burun kanamaları gibi yan etkilerle devam ediyor,” diyor.
Neden bu kadar ağır yan etkileri kabul ettiğimizi hiçbir zaman kendimize sormayız. Çünkü araştırma yapmaya üşendiğimiz için başka bir alternatif bulamayız.
OPC gibi bir hazine bizden gizlenir çünkü birilerinin bu ilaçlar üzerinden yığınla kazanç sağlama istekleri o denli güçlüdür ki, insanların yan etkilerden ölmelerinin onlar için hiçbir önemi yoktur. Ayrıca bu yan etkilerin neden olduğu yeni hastalıklar için de satabilecekleri ilaçları vardır ....
Oligomer Proantosiyanidin – Kalp Damar Sisteminin Merhemi
Kalp damar sistemi bedenin beslenme temelini oluşturur. Atardamarların ve toplardamarların sağlıklı olması, organların ve hücrelerin engelsiz bir şekilde beslenmesini sağlar.
Damar çeperleri kolajen liflerinden oluşur ve çelikten daha güçlüdürler. C vitamini kolajenin oluşumunu desteklerken, OPC de korur. Damar sağlığı ve dolaşım sistemi kimyevi maddeler ile değil, ancak doğal vitaminler ve mineraller ile sağlıklı kalabilir.
Size bir örnek vermek istiyorum:
Damar çeperlerinde C vitamini ve besin maddeleri eksikliği nedeniyle arteriyel çatlaklar oluşur. Beyin, iç kanama sinyali alır ve bu damar çatlaklarınının onarılması için karaciğere hayat kurtarıcı kolesterolü (Lipoproteinler) üretmesi için komut verir. Böylece damar çeperini içeriden contalayan Lipoproteinler birikir ve çökelti oluşturur.
Damarlar mikro besinlerle beslenmediği taktirde, ki mikro besinler damarların yenilenmesini sağlar, beyin karaciğere tekrar tekrar lipoproteinler üretme emri verir ve nihayet hasar gömüş olan damar tamimıyle tıkanır ve kalp krizi kaçınılmaz olur.
Bu durum günde yaklaşık 200.000 defa atan atardamar gibi yüksek basınçla çalışan kısımlarda yaşanır.
Damarları sağlıklı tutmanın tek yolu C vitamini, minareller ve koruyucu özelliğe sahip Oligomer Proantosiyanidin alımıdır. Bu güçlü gıda takviyeleri milyonlarca yıldır olduğu gibi damarların yapı hücrelerinin sürekli yenilenmesini ve onarılmasını sağlar.
Ancak modern tıp damarlara nasıl müdahale ediyor? Hasar görmüş zayıf damara stent takarak sorunun ortadan kalktığını varsayıyor. Damarın yapısında hiçbir değişikliğe olanak sağlamadan yalnızca hasar görmüş olan bir damarın iç duvarından bir tür destek veriyor. Fakat damar yapısı asla onarılmıyor.
Bu durumu yıkılmaya başlayan bir köprüye benzetebiliriz.
Bir stent ameliyatı için bu köprünün tamamıyla yıkılmasını önleme amacıyla etrafını iskeleler ile destekleyip, yıkılmasını geciktirmek gibi de diyebiliriz. Köprüyü yeni yapı taşlarıyla yenilemek yerine yalnızca iskeleler ile desteklediğinizde er geç o köprü yıkılacaktır.
Bir duvarcı ustasının veya bir tesisatçısının bakış açısından tıbbın bu uygulamasına bakıldığında, modern tıbbın tesisatçılıktan başka bir şey yapmadığı görülür.
Şimdi bu gerçekleri aklımıza kazıyalım ve bedenimizi bu önemli besin maddeleriyle beslemeyi ihmal etmeyelim. Böylelikle tehlikeli sağlık durumlarıyla karşılaşmaz, bu tehlikeli ameliyatları olmaz ve zehir yutmak zorunda kalmayız.
Gönül isterdi ki vitaminleri ve mineralleri doğanın sunduğu gıdalardan temin edelim. Fakat bilindiği üzere günümüzde yetişen sebzelerin ve meyvelerin artık yeterince mineral ve vitamin ihtiva etmediği araştırmacılar tarafından kanıtlanmıştır.
Ancak yine de yeşillik ağırlıklı beslenmekten vazgeçmeyelim ve bırakabiliyorsak beyaz unlu ve şekerli gıdalardan uzak duralım. Çok değil 1-2 hafta sonra bedeninizde muhteşem olumlu değişimlere şahit olacaksınız.
Bu konuya başka makalelerimde ayrıca değineceğim.
Sağlıcakla kalın :)
Kaynaklar:
1 https://content.iospress.com/articles/nutrition-and-aging/nua038
2 https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1756464613001886
3 https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1756464613001886
4 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11453632
5 https://content.iospress.com/download/nutrition-and-aging/nua038?id=nutrition-and-aging%2Fnua038
6 https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1756464613001886
7 https://academic.oup.com/ajcn/article/98/4/924/4577217
8 https://content.iospress.com/download/nutrition-and-aging/nua038?id=nutrition-and-aging%2Fnua038
9 https://pubs.rsc.org/en/content/articlelanding/2016/fo/c5fo01244a/unauth#!divAbstract